KEKEMELİK
1900’lü yılların başlarında konuşma patolojisinin yeni gelişmeye başladığı dönemlerde daha çok serebral dominans üzerinde durulmuş; sağ veya sol el kullanımına bakılmış fakat yapılan araştırmalarla bunların kekemelik üzerinde anlamlı bir etkisi olmadığı sonucuna varılmıştır.
Johnson, kekemelikte; daha önceki çalışmalarından yola çıkarak semantik teoriyi öne sürmüştür. Bu teoride, ebeveynlerin, çocuklarının konuşmasındaki normal akıcılık bozukluğunu yanlış değerlendirerek, çocuğa kekeme tanısı koymaları ve ona bu rolü atfederek, kekemeliği yarattıklarını öne süren bir kuramdır. Bu bakış açısına göre çocuk, kekeme diye nitelendirildiği için kekelemektedir. Bu kurama göre kekemelik çocuğun ağzında değil ebeveynlerin kulağında başlamaktadır.
- Van Riper, oldukça geçerli bir tanımlama yapmış ve bu alanda etkili tedavi yöntemleri üretmiştir. Kekemeliğin, bir nevroz belirtisi olmadığını söylemektedir, Van Riper'a göre kekemelik; "Bir ritim bozukluğudur. Kekeleme, konuşmanın akışının, bir ses, bir hece, bir kelime ya da konuşmacının emesyonel bir reaksiyonu ile bölünmesiyle ortaya çıkar."
D.S.M. IV psikiyatrik tanı kriterlerine göre; kekemelik, yaşına ve lehçesine uygun gelişimsel olarak çıkartması beklenen konuşma seslerini çıkartamaması, konuşmanın olağan akıcılığında ve zamanlama örüntüsünde bozukluk olması durumudur. (D.S.M. IV, 1994, S.48-49).
Kekemelik hakkında son dönem yapılan araştırmalar ve veriler şunları ortaya koymaktadır:
Uzmanlar kekemeliğin nedeni konusunda tam olarak net bir bilgi verememektedir. Kekemeliğin multifaktöriyel ve multiemesyonel bir olay olduğu konusunda fikir birliği vardır. Yakın dönem araştırmalarda nörofiziksel ve nöromuskular sistemin etkisi araştırılmış fakat anlamlı sonuçlar elde edilememiştir. Bazı uzmanlarda kekemeliğin nedeninin tamamen psikolojik olduğunu savunmaktadır. Yine de düşük düzeyde stresin utanma, yetersizlik, utanç duyguları yarattığı konusunda şüphe vardır. Ama engellenmenin kekemeliğe sebep olduğu, artırdığı ve sürdürebildiği bilinmektedir.
Kekemeliği tanımlamak gerekirse şöyle bir tanımlamaya gidilebilir:
Kekemeliğin iki ana bölümü vardır:
1-Konuşma akıcılığındaki Bozulmalar: Ses, hece ve kelime uzatmaları, bölmeler ve duraksamalar.
2-Akıcılıktaki Bozulmaya Karşı Verilen Tepkiler:
- i) Psikolojik Tepkiler:Konuşmaktan kaçınma, konuşmaya başlangıçta ya da devam ederken yoğun stres ve anksiyete.
iiMotor Tepkiler: Vücudun çeşitli bölgelerinde meydana gelen tiklerdir. (Ekstremiteler, baş, boyun, çene)
Çocuklar konuşmaya başlarken, karmaşık bir işlem sürecini öğrenmektedir. Çocuklar sesleri tekrar eder, sözlü ifadelerde ve konuşma esnasında tereddüt edebilir, konuşmanın erken dönemlerinde bu tür takılmalar olabilir. Birçok çocuk için bu normaldir,fakat bazen de kekemeliğin ilk işareti olabilir; Yaklaşık 2-2,5‘lu yaşlardan 6-7’li yaşlara kadar olan dönemde çocuklarda meydana gelen bu akıcılık bozukluklarına normal akıcılık bozukluğu (normal disfluency) denir. Bu dönemde destekleyici ve çocuğun potansiyelini ortaya koyabileceği bir ortam ve aile yapısı oluşturulursa; normal akıcılık bozukluğu %80-85 oranında düzelmekte ve sekonder kekemelik önlenmektedir.
Evreleme:
Kekemelikte 2 temel evre vardır. Bunlar:
1-Primer Evre Kekemelik: Bu dönem 2-2,5 yaşlarından 6-7 yaşlarına kadar uzanabilmektedir. Bu dönemde çocuk kekemeliğinin farkında değildir ve genellikle konuşmaktan kaçınmaz ve akıcılıktaki bozulmalara psikolojik tepkiler vermez. Aileye verilen eğitimle bu sorun aşılabilmektedir. Bu dönem akıcılık bozukluğuna; primer kekemelik, normal disfluency kimi kaynaklarda ise fizyolojik kekemelik denmektedir.
2-Sekonder Evre Kekemelik: 7’li yaşlardan sonra ortaya çıkan ve çocuğun konuşmasındaki bozukluğun farkına varıp psikolojik tepkiler vermeye başladığı dönemdir. Bu dönem kekemeliği tedavi gerektiren bir evredir.
TEŞHİS
Kekemelikte dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan biri; olayın tam tarihi, yeri ve zamanının tam olarak belirlenmesidir. Bu tam olarak belirlenmelidir ki kekemeliğin niteliği ve nedenleri hakkında tam bir değerlendirme yapılabilsin. Bu tam olarak belirlenmeden sorunla ilgili tam bir tedavi önermek doğru olmaz. Ayrıca çocuğun normal işitebilme ve konuşmada kullanılan kasları tam olarak kullanabilme düzeyine bakılmalıdır.
Ayrıca ebeveynin ruhsal durumu da önemli bir etkendir. Aile içinde başka kekeme bireylerin bulunması, konuşma bozukluğu görülmesi, ailenin sosyo-ekonomik ve kültürel seviyesi de önemli nedenler arasındadır.
Olay araştırılırken, o dönemde meydana gelen önemli bir olay (taşınma, yakın kaybı, deprem...) gerçekleşmiş mi ona bakılır. Çocuğun o dönemde hastalık, aşırı korku, kaza gibi psiko-sosyal stres döneminden geçip geçmediği gözlenir. Bu tür olaylarla ilişki kurmaya çalışılır.
Bakan kişinin çocuktaki duraksama, takılmalara dikkat edip etmediği ortaya çıkarılmaya çalışılır. Ebeveynin olaya bakışı öğrenilir.
TEDAVİ
Sekonder evre kekemeliğin tedavisinin başarıya ulaşabilmesi için akıcılık problemleri ve psikolojik problemlerin aynı anda çözümlenmesi gerekmektedir.
Akıcılığı sağlamak için; akıcılığı aşamalı olarak şekillendirme, konuşma hızını ayarlama, DAF, FAF ve Metronom gibi teknikler kullanılmaktadır.
Psikolojik problemleri çözümlemek için ise; bilişsel-davranışçı terapi yöntemlerinin etkili olduğu bilinmektedir. Bu terapi yöntemleri ile, hastanın sorunu algılayışını ve bilişsel şemalarını değiştirmeye yönelik çalışmalar yapılır. Sorun ortaya çıktığında yaşadığı duyguları daha olumlu ve kişinin günlük hayat ritmini bozmayacak düzeye getirilmeye çalışılır.
Bu anlamda literatürde göze çarpan tedavi teknikleri şunlardır:
1-MİDVAS(Van Riper Tekniği): Bu teknikte öncelikle kişinin motivasyonu artırılarak sürece etkili katılımı sağlanmaya çalışılır.Hastaya kekemeliği, bunu artıran ya da azaltan nedenler ve durumlardan bahsedilerek identifiye edilir.Hastanın emesyonel durumlara karşı dayanıklılığı artırılmaya çalışılır. Emesyonel durumlara karşı farklı tepkiler vermesi öğretilmeye çalışılır. Hasta emosyonel faktörlere karşı farklı reaksiyon vermeyi öğrendikten sonra bu aşamada kekemeliği azaltacak farklı tepkiler öğrenmesine yardım edilir. Hastanın minimal korku ve eforla konuşabildiği noktaya ulaşıldığında bunun stabilize edilmesi, devamlı bir hale getirilmesi üzerine çalışılarak tedaviye son verilir.
2-SHAPİNG: Bu teknikle konuşmanın akıcılığı üzerine çalışılır. Midvas’a göre daha davranışcı ve sadece davranışta olumlu olana ulaşmayı hedefleyen bir yöntemdir. Bu yöntemde yukarıda bahsedilen DAF, FAF, Flency master gibi tekniklerle ve çeşitli programlarla konuşmadaki akıcılık istenilen düzeye getirilmeye çalışılır.
3-BİLİŞSEL-DAVRANIŞCI TERAPİLER: Bu terapi yöntemleri ile, hastanın sorunu algılayışını ve bilişsel şemalarını değiştirmeye yönelik çalışmalar yapılır. Sorun ortaya çıktığında yaşadığı duyguları daha olumlu ve kişinin günlük hayat ritmini bozmayacak düzeye getirilmeye çalışılır. Kaçınma davranışı ve anksiyetenin en aza indirgenmesi hedeflenmektedir.
4-LİDCOMBE Erken Çocukluk Dönemi Kekemelik Tedavi Programı: Bu programda çocuktan ziyade aile terapiye ve eğitime alınmaktadır. Oyun terapisi şeklinde bir yaklaşımı vardır. Oyun etkinlikleri ile çocuğun aile ile etkileşimi artırılarak akıcı konuşması motive edilmektedir. Aile seanslara başladığında ve müteakip zamanlarda çocuklarının konuşmasının akıcılığını ölçeklerle değerlendirerek çocuğun gelişimini ve kendi beklentilerini daha makul sınırlara çekmektedir.