Normal gelişim gösteren bir çocukta dilin gelişmesi, doğumda anne ile çocuk arasındaki bütün duygusal ve duyumsal iletişim ile başlayan ardışık olayları içerir. Annenin çocuğu ile olan içgüdüsel tutumları, çocuğuna bakarken onu rahatlatan konuşmaları, sevgi ve özeverisi çocuğun çevresini normal yaşam içinde tanımasını sağlar.(Atay, 1999)
Normal gelişim gösteren bir çocukta işitme başlangıçtan itibaren faaldir. Annenin adımları ve sesi onun geldiğinin habercisidir. Çocuk aynı zamanda sesleri dinleyip kaynağını aramaya başlar. Üç aylık bir bebek insan sesine, konuşmalara karşılık verir. Duyduğu sesleri taklit etmeye başlar . Altı aylık olduğu zaman bebekler, kendi çıkardıkları seslere deneyim kazanarak, kendi konuşmalarını işitme sayesinde sesini kontrol ederek geliştirmeye başlar. (Atay, 1999)
Geçirilen tüm bu aşamalar sonucunda, çocuklar başkaları ile anlaşma ve iletişim aracı olan, bilgi almanın ve soyut düşüncede yer almanın temeli olan insana özgü dili kazanırlar. (Atay, 1999)
İşitme engelli bir çocuğun, işitme engeli yüzünden, bu aşamalardan geçememesi pek çok problemi de beraberinde getirmektedir. İşitme engelli çocuklarda da gelişim aşamaları normal çocuklarla aynı sırayı izlemektedir. Fakat işitme engelinden dolayı gelişim geri kalmaktadır. İşitme engelli çocuğun gelişimini etkileyen pek çok faktör vardır.
Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
1 – Erken tanı
2 – Erken cihazlandırma ve düzenli cihaz kullanımı
3 – Bireysel farklılıklar
4 – Eğitim
ERKEN TANININ ÖNEMİ
İşitme engeli tanısı ne kadar erken konursa, uygun cihazlandırma ve eğitim o kadar erken başlayacaktır. Bu noktada anne babaların çok dikkatli ve gözlemci olmaları gerekmektedir. Çocuğun çıkardığı sesleri, çevresel seslere verdiği tepkileri çok iyi gözlemlemelidir.
Bebekler doğumdan itibaren sesli uyarımları algılamaya ve onlara tepkide bulunmaya başlar. Çevresinde olup bitenle ilgilenir. Kendi kendine anlamsız sesler çıkarır. İlk bir kaç ay çıkarılan sesler işitmeye bağlı sesler değildir. Bu dönemde çocuğun çıkarmış olduğu seslere bakılarak işitmesinin var olduğu düşünülmemelidir. Çocuğun çevresel seslere verdiği tepkiler göz önünde bulundurularak bir gözlem yapılabilir. Eğer çocuk, yüksek seslere, kapı sesine telefon sesine, konuşma seslerine tepkide bulunmuyorsa hemen gerekli kontroller yapılmalıdır.
Erken tanının konulması, uygun cihazlandırmanın erken yapılması çocuğun seslerle erken tanışması, dinlemeyi kazanabilmesi açısından büyük önem taşır.
ERKEN CİHAZLANDIRMANIN ÖNEMİ
İşitme engelli bir çocuğun etkin bir işitsel eğitim alabilmesi, kullandığı işitme cihazı ile doğrudan ilgilidir. Çocuk için en uygun işitme cihazı odyologlar tarafından seçilmelidir. (Atay, 1999)
İşitme cihazının yanı sıra kulağa takılacak kalıplar da çok önemlidir. Kalıpların kulak kanalına çok iyi yerleşmesi ve ötme yapmaması gerekir. Kalıp kulağa rahatça yerleşebilmeli ve çocuğun kulağını acıtmamalıdır. Cihaz işitme kaybına bağlı olarak uygun ayarda ve düzenli kullanılmalıdır. Cihaz çocuğun uyanık olduğu tüm saatler boyunca takılmalıdır. Çocuğa pili bittiğinde haber vermesi gerektiği öğretilmelidir. Eğer çocuk pilin bittiğini haber vermiyorsa anne baba pilin bitişini takip etmeli ve hemen değiştirmelidir.
Cihazın erken takılması çocuğun dili daha erken ve doğru öğrenmesi için çok önemlidir. Normal çocuklar ilk kelimelerini bir yaş civarında çıkarırlar. Bir yıl boyunca çevresindeki sesleri, konuşmaları dinlemiş ve bir yıl sonra anlamlı ses ya da kelimeler çıkarmaya başlamıştır. Oysaki işitme engelli bir çocuk cihaz kullanmaya başlayana kadar belki de sesleri hiç fark etmemektedir. Dolayısıyla cihazı takmaya başladığı andan itibaren sesleri fark etmeye ve dinlemeye başlar. Çocuğun en iyi ihtimalle bir yaşında cihaz taktığını varsayarsak ki; bunun sayısı Türkiye’de çok az; normal çocuğun bir yıl boyunca dinlemiş olduğu sesleri bir yıl geç duymaya başlamıştır. Normal çocuk günlük hayatta sesleri, kelimeleri duyup öğrenirken, işitme engelli çocuğa bu sesleri bizim fark ettirmemiz ve sesin kaynağına dikkatini çekmemiz gerekir.
Anne babalar genellikle çocuğum cihaz kullanmaya başladı hemen konuşacak şeklinde düşünürler. Oysa ki çocuk cihazla birlikte sadece sesleri fark etmeye başlar. Konuşabilmek için sesi duymak yeterli değildir. Önemli olan sesin kaynağını tanımak ve ifadeye dökebilmektir. Örneğin; normal yetişkin bir insan ingilizce konuşan bir grup arasına girse orada konuşulan bütün sesleri ve konuşmaları duymasına rağmen konuşulanlardan hiç bir şey anlamayacağı gibi kendisi de sözlü iletişime geçemeyecektir. Belki de işitme engellilerde olduğu gibi işaretle anlaşmaya çalışacaktır. Bu örnekte olduğu gibi işitme engelli bir çocuktan da hemen konuşmasını beklemek hata olur. Çocuğun duyduğu sesler başlangıçta uğultudan farksızdır. Ses ve ya kaynakla bağdaştığı zaman anlam kazanmaya başlar.
Çocuk cihazı kullanmaya başladıktan sonra çevredeki seslere dikkat çekilmeli ve duyduğu sesin kaynağı gösterilmelidir. Bu nedenle cihaz takma ne kadar erken olursa seslerle tanışma o kadar erken olacaktır. Bu da çocuğun gelişimini olumlu yönde etkiler. 80-90 işitme kaybına sahip bir yaşında cihaz kullanmaya başlayan aynı anda da eğitime başlayan bir çocuk bir yılın sonunda anlamlı ve gerçek konuşma seslerine yakın kelimeler söyleyebilirken; aynı işitme kaybına sahip bir başka çocuk üç yaşında cihaz kullanmaya başladığında bir yılın sonunda daha az kelimeye sahip olacaktır. Her iki çocukta normal konuşmayı öğrenebilecek fakat erken cihaz kullanmaya ve eğitime başlayan çocuk diğerinden daha güzel konuşabilecektir. Tabii ki bunun yanı sıra bireysel farklılıklar ve ailenin çabası da göz önünde bulundurulmalıdır.